24 Ocak 2013 Perşembe

İNGİLTERE BİRA TESİS ZİYARETİ – BİRA TADIM SEYAHATİ 3 ( FULLER’S )



Üzerinden 8 ay geçmiş olmasına rağmen İngiltere bira tesis ve tadım ziyaretimle ilgili kalan yazıları tamamlayamamış olduğum için kendimi bu konuda oldukça sorumsuz hissediyorum. Öte yandan, Belçika’daki bira ziyaretinden de henüz dönmüş olmam sebebiyle, 1 haftası her şeyiyle birayla dolu anıları da henüz tazeyken burada paylaşmak istiyorum. Bakalım bunu kısa sürede başarabilecek miyim göreceğiz.

İngiltere’ye dönelim ve ikinci bira tesisi ziyaretine geçelim. Bu seferki ziyaret Londra’nın en eski bira fabrikasına. Londra’da yaklaşık 400 pub’ı olan, bize de artık pek yabancı olmayan, çünkü 3 çeşidinin Türkiye’de de satıldığı Fullers’tan bahsediyorum. Madem bahsediyorum, o zaman onlarca porter ve stout arasında denediğim en güzeli olan Fuller’s London Porter birasından da bir şişe açmadan olmaz!! :)

Fuller’s ın 1845’ten beri üretim yaptığı Griffin Brewery (bira fabrikasının adı) aslında bundan 350 yıl önce kurulmuş. Şu anda da şirkette faal olan üç aile tarafından 1845 yılında devralınmış ve artık burada İngiltere’nin milli birası olan London Pride ile ESB, Organic Honey Dew, London Porter gibi diğer üst segment ödüllü biralar üretiliyor. İngiltere’nin milli birası derken, bunun Türkiye’deki Efes gibi algılanmaması gerekiyor, zira İngilitere’de bira işi bizdeki gibi belirli bir tekel üzerine kurulu değil ve irili ufaklı yüzün üzerinde bira üreticisi firma bulunmakta. Ayrıca İngilizler’in birayı genellikle “beer” olarak değil de “ale” veya “lager” olarak istediğini de belirtmeden geçemeyeceğim. Bu doğrultuda Fuller’s ın en büyük “ale” üreticisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır, öte yandan “su” diye tabir ettiğim lager birada da bizdeki Efes neyse İngiltere’de de Carling adlı biranın aynı olduğunu ve bu ucuz biranın İngiltere’de en çok tüketilen bira (lager) olduğunu ek bir bilgi olarak belirtmekte fayda var.

Fuller’s ın en popüler birası şüphesiz London Pride. Bir “English Bitter” türü olan bu birayı ülkemizde bulabilmek bile büyük bir fırsat olsa da İngilizlerin geleneksel casklarından (tulumba fıçı) taze çekilmiş olarak içmek apayrı bir keyif. Cask’ın içinde birinci fermantasyondan sonra kalan bir miktar maya bir taraftan içeceğiniz birayı fermente etmeye devam ettiğinden biranın doğal olarak gazlanmasını sağlarken (endüstriyel ucuz biralarda karbondioksit yapay olarak basınçla aktarılır) diğer taraftan birayı olası istenmeyen lezzetlerden arındırıyor ve biranın daha yumuşak ve olgun bir lezzete kavuşmasını sağlıyor. Fabrika turumuzdaki (brewery tour) tadım esnasında casktan içtiğimiz London Pride, İstanbul’da şişeden içtiğimize oranla biraz daha gövdeli ve aroması daha yoğundu. Tabi ki bunda sunum şeklinin de payını göz ardı etmemek lazım, ki bu tarzda aroması yoğun biraları sarışın lager biralar gibi 4C’de servis etmek senfoni orkestrasını kulaklıkla dinlemek gibi bir şey oluyor, yani o birada açığa çıkması gereken aromaların büyük bir kısmını katlediyorsunuz. Özetlemek gerekirse; doğru bir ısı aralığında servis edilen (ortalama 8C), doğal bir şekilde gazlanmış ve taze olarak içtiğimiz London Pride muhteşemdi. Unutmadan, casktan içeceğiniz London Pride’ın alkol oranı %4,1 iken şişeden içtiğiniz %4,7 oranında bir alkole sahip.

Hazır konusu açılmışken İngilizlerin geleneksel casklarından bahsetmeden geçmek olmaz. Cask’tan çekilmiş bira İngilizlerin milli içeceği olsa da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle de 60’lardan sonra dünyadaki hızlı gelişmelerden cask ale’ler de nasibini almış. Ortaya çıkan büyük kurumsal biracılar (lager üretenler) üretim ve sunumu ayrı bir özen gerektiren, bir o kadar da hassas olan ve üretildikten sonra birkaç hafta içinde tüketilmesi gereken cask ale’lerin oldukça maliyetli olduğunu fark etmişler. Böylesine dayanıksız bir ürünle uğraşmak yerine “bunu filtre edelim, yapay olarak gazlandıralım ve Amerikanlar gibi soğuk servis edelim, nasılsa kimse anlamaz” demişler. 70’li yılların hemen başında bu büyük İngiliz bira üreticileri (lagerciler) caskları piyasadan çekmiş ve bunların yerine yukarıda belirttiğim yapay işlemlerden geçmiş ve onlara göre karlılığı daha yüksek olan biraları insanlara sunmaya başlamışlar. Tıpkı ülkemizde de çaresiz bir şekilde sadece önümüze sunulan ve gözümüze sokulan 1-2 birayı içtiğimiz gibi bu biraları içmek zorunda bırakılan İngiliz halkının imdadına CAMRA (Campaign for Real Ale) yetişmiş ve İngilizlerin karakter sahibi biralarını yoğun reklam kampanyalarına yatırım yapan seri üretim lager biralarına karşı korumayı başarmış. Netice olarak İngilizlerin gerçek ale (real ale) biraları emsalsiz bir lezzet ve tarih derinliğine sahip olduğundan seri üretim lager biralara karşı hayatta kalmayı başarabilmiş.

Konumuza dönecek olursak, Fuller’s ın da hayatta kalmasında dolaylı olarak büyük bir etkisi olan CAMRA’nın her yıl düzenlediği bira yarışmasında en çok ödüle sahip olan Fuller’s ESB, bitter türünde benim şahsen en beğendiğim, genel bira kategorisinde de ilk 10’um içinde yer alan bir bira. Bana göre London Pride’a göre daha gövdeli ve kompleks bir yapıda olması onu bir adım öne çıkarıyor. Fazla detaya inmeden, Fuller’s London Porter’ın ise türünün en iyi olmasını bir kenara koyuyorum, bence dünyanın en iyilerinden biri. Özellikle Belçika bira seyahatimde ratebeer.com’da 100’e yakın puanlaması olan onlarca farklı markada stout&porter türü bira içtikten sonra bu yazıyı yazdığım için rahatlıkla söyleyebilirim ki bu birayı içerken aldığım kavruk malttan gelen kahve ve çikolatamsı lezzetlerdeki doğallık müthiş bir doygunluk hissi yaratıyor ve muadillerinde olduğu gibi belirli bir miktardan sonra bayıcı olmasının önüne geçiyor. Espressonun acılığından vazgeçemeyenler veya kahveyi şekersiz içenler bu biranın müptelası olabilir. Eğer daha önce Guinness içtiyseniz ve beğendiyseniz, bu biranın lezzet eşiğinizi bir-iki adım daha öteye taşıyacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Bir şey ulaşılabildiği an değersizleşir ve genellikle mundar edilir ama bu birayı Türkiye’de içebilmenin büyük bir nimet olduğunu çok kaliteli muadillerini denedikten sonra fark ettiğimi tüm samimiyetimle belirtmek isterim.

Fabrika turunda içtiğim diğer biralardan olan Fuller’s IPA’in tür olarak beni diğerleri gibi cezbetmediğini, hatta hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebilirim. Şahsen sınıflama yapmadan genel bira kategorisinde çok beğendiğimi ifade edebileceğim bu birayı kör tadımda 100 defa denesem IPA türüne sokmakta zorlanacağımı düşünüyorum, bu yüzden kırık not olan tek bira olarak kısaca değinmek istedim.

Konunun akışı fabrika seyahatinin sonları olan bira tadımından başlamama sebep oldu, ancak ben yine de görünüşüne bayıldığım Fuller’s ın İngiliz stili dekoratif kaplama tuğlalı ve oldukça şık görünüşlü fabrikasının önünde seyahat sonunda çekildiğim resmi konunun başına koymadan edemedim. Bu resmi çekilmeden tam da önce fabrika turumuzun son durağı olan Fuller’s Store’dan 2005 ve 2006 yılına ait sınırlı seri ve dışarıda zor bulabileceğiniz bir Vintage Ale satın almıştım …

Herkese Şerefe J





























Bu Blogda Ara